İnsülin Direnci Nedir?

Tatlı krizleri yaşıyorsanız, yemeklerden sonra uyuklama, yorgunluk, terleme hissediyorsanız, çabuk acıkıyorsanız, kolayca kilo alıp bir türlü veremiyorsanız buraya kulak verin. İnsülin direnci denilen durumla karşı karşıya olabilirsiniz.

Peki insülin direnci nedir?
İnsülin direnci önemli bir sorundur; fakat bir hastalık değildir.

Tedavi edilmediği takdirde metabolik sendrom olarak adlandırılan kalp hastalıkları, hipertansiyon ve diyabet beraberliğine doğru ilerler. Ancak korkmayın; tam tersi bunu vücudunuzun size verdiği bir mesaj olarak algılayın. Mesajda şöyle diyor: ‘ Bi’ an önce önlem almalısın, bu şekilde daha fazla dayanamayacağım.’ Bu noktada yapmanız gereken acilen, bir endokrinoloğa danışmak olacaktır.

İnsülin mekanizması nasıl işler?

Normalde yemek yenildikten sonra pankreas tarafından kana insülin salgılanır ve bu insülin aracılığıyla insülin direncihücreler glikozu alır, enerjiye dönüştürür. Oluşturulan bu enerji depolanır veya kullanılır. Eğer hücreler insüline yanıt vermiyorsa , besinlerle alınan glikoz, hücre içine giremez, kanda kalır ve kan şekerini yükseltir. Hücreler insüline yanıt vermedikçe; pankreastan daha fazla insülin salgılanır. ‘hiperinsülinemi’ denilen durum ortaya çıkar.

Bu mekanizma size yemek sonralarında uyku hali, tatlı krizleri, çabucak acıkmak şeklinde yansır. Deyim yerindeyse ‘su içseniz yarar. ‘

Yapılan araştırmalar, abdominal obezitenin, insülin direnciyle doğrudan ilişkili olduğunu göstermektedir. Kadınlarda 80 cm, erkeklerde 94 cm üzeri bel çevreleri insülin direnci gelişimine katkıda bulunmaktadır. Fiziksel inaktivite, ilerleyen yaş ve genetik etkenler obeziteyle birlikte önemli risk faktörleridir.

İnsülin direnci,damar sertliği ,yüksek tansiyon, karaciğer yağlanması, kan yağları dengesinin bozulmasına -HDL’nin azalması, TG ‘in artmasına- neden olmakta ; diyabet ve kalp damar hastalıklarına davetiye çıkarmaktadır.

Tedavi nasıl yapılıyor?

Tedavide hedef, vücuda insülin kullanmayı yeniden öğreterek dengenin sağlanmasıdır.

İinsülin direncinde en önemli nokta, ağırlık kaybının sağlanmasıdır. Kilo kaybı ve korunması, enerji alımının kısıtlanması, fiziksel aktivitenin arttırılması ve davranış değişiklikleriyle mümkün olacaktır. %7- 10 ağırlık kaybı, riskleri azaltmak anlamında yeterli olacaktır.

Beslenme tedavisinde önemli olan, vücudu sık beslemek, kendini güvende hissetmesini sağlamaktır.

İzlenmesi gereken beslenme programı şu şekilde olmalıdır:

*Basit karbonhidratlar azaltılmalı; tercihlerinizi daha çok kompleks karbonhidratlardan yana kullanmalısınız. Pilav yerine bulgur, beyaz ekmek değil tam buğday ekmeği gibi.
*Posa, tokluk hissi sağlaması, dışkılamayı kolaylaştırması ve kolesterol atımına yardımcı olmasından dolayı önemlidir. Meyve, sebze, kurubaklagil ve tahıllar, posa kaynaklarıdır.
*Yemeklerden önce ve birlikte su tüketimi hem doygunluk sağlar hem de kabızlığı önler. Günde 8 bardak su içilmelidir.
*Trans yağ asitleri ve doymuş yağ içeren besinler mümkün olduğunca azaltılmalı.
*Protein içeren besinler, tokluk hissi vermeleri nedeniyle tüketimleri önemlidir. Ancak aynı zamanda doymuş yağ ve kolesterolden de zengin olduklarından aşırıya kaçılmamalıdır.
*Katı yağlar diyetten çıkarılmalı, zeytinyağı kullanımı öncelikli olmalıdır.
*Ara öğün tüketimine özen gösterilmeli, öğünler atlanmamalıdır.
*Az ve sık tüketim gereklidir. Bu şekilde hem metabolizma hızlanacak, hem de bireyin acıkarak program dışına çıkması önlenmiş olacaktır.

Yorum Yaz - Soru Sor

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir